Mantarlar, çok hücreli veya tek hücreli olabilen ökaryotik (hücrelerinde bir çekirdek ve başka organeller içeren bir canlılar grubu) canlıları kapsayan bir canlılar âlemi ve şapkalı mantarların tümüne halk arasında verilen genel isimdir. Mantarlar, klorofil içermeyen, yaşamları için gerekli olan besini hazır olarak sağlayan heterotrof canlılardır. Mantarlar 1960’lı yıllarda bazı özellikleriyle hayvanlar alemine, bazı özellikleriyle bitkiler alemine daha yakın bulundukları sonuçlarına varılarak, sonuç olarak canlılar alemine bir ana sınıf olarak dahil edilmişlerdir. Mantarlarda kök, dal, yaprak, tohum bulunmayıp, klorofil taşımadıkları, fotosentez yapamadıkları için beslenmek doğrultusunda bağımsız olarak şeker, yağ, nişasta benzeri organik maddeleri oluşturamazlar ve bu durumdan dolayı beslenmek için bitkisel/hayvansal maddelere ihtiyaç duyduklarından dolayı diğer canlılara ihtiyaç duyarlar. (Bu bağlamda mantarlar mikorizal, çürükçül yahut asalaktırlar.). Bu özellikleri ile birlikte, bitkiler alemine dahil olmayıp, ayrı bir yaşam formudurlar. Yani mantarlar ne bitki, ne de hayvandır. Mantarlar kendilerine has yaşam özellikleri ile ayrı bir canlı alemini oluştururlar.
Akademik kaynaklardan edinilen bilgilere göre , dünya üzerinde 1 ila 1,5 milyon mantar türü olduğu düşünülmekte, bu türlerden yaklaşık 850 bin tür 2 mm nin altında olduğu için, geri kalan 150 bin tanesini gözle incelenebilmektedir. Dünyanın her bölgesinde bulunan mantar türlerinin yaklaşık olarak 65-70 bin türü kayıt altına alınarak tanımlanmıştır. Akademik verilere göre, dünya genelinde bulunan mantar türlerinden bizim ülkemizde yaklaşık 10 ila 12 bin mantar türü bulunurken, kayıt altına alınmış olan türlerin yaklaşık 3 bin tane olduğu bilinmektedir.
Mantarlar eşeyli ve eşeysiz üreme ile çoğalabilirlerken her iki üreme şeklinde de spor oluşturmaktadırlar. Mantarların üremesinde rol oynayan sporlar “himenyum” denilen yapılarda üretilir. Mantarlar genellikle nemli ortamları tercih ederler. Bu özelliklerini yağmurun ardından birkaç gün içerisinde aynı bölgedeki gözle görülebilir mantar miktarı artışının gözlemlenmesiyle de tespit etmiş oluruz. Mantarlar nemli ortamlarda gelişirler, bu nedenle yağışlardan sonra topraktaki sporlar çimlenerek mantarları oluştururlar ve yağıştan sonraki birkaç gün bölgedeki mantar miktarının artmaya başladığının gözlemlenebileceği süreçtir. Kurak havalarda genel olarak mantar görülmeyişinin nedeni de buna bağlıdır. Kurak geçen dönemlerde topraktaki yetersiz nem toprak katmanında bulunan mantar sporlarının gelişmesini ve gözle görülebilir hale gelmesini engeller. Mantarların eşeyli üremesi iki haploid hücrenin birleşmesi ile gerçekleşirken, suda yaşayan mantarlarda eşeysiz üreme hareket organeli (flagellum) bulunan zoosporlar ile gerçekleşir.
Mantarlar eşeyli ya da eşeysiz olarak spor ürettikten sonra, sporlar rüzgarla veya böceklerle çevreye dağılır. Mantar sporları özellikleri ve yapıları bozulmadan yıllarca bekleyebilmektedirler. Uygun koşullarda çimlenen sporların gelişmesiyle mantar oluşur.
Bir hücreli mayaların dışında mantarların yapısında “hif” denilen ince iplikçikler bulunur. Hifler birbiri içinde dallanıp birleşerek miselleri oluşturur. Mantar, miselleri aracılığıyla bulunduğu ortama tutunur. Bu yapılardan dışarı bırakılan enzimler aracılığıyla büyük organik moleküller sindirilir. Sindirilmiş besinler miseller yardımıyla emilerek mantarın bünyesine alınır.
Mantarlar doğa ve canlılık için (yani ekosistem) çok önemli yaşam formlarıdırlar. Doğada bitkisel ve hayvansal yapıları çürüterek besleyici elementlerin serbest kalmalarını, ekosistem içerisindeki karbondioksit salınımını mantarlar sağlayıp, aynı zamanda toprağın yapısını da bitki ve diğer canlıların gelişimi, yaşamı için uygun hale getirirler.
Mantarlar, çıplak gözle görülebilen ve 2 mm den büyük Makro Mantarlar (Macromyceteae), 2 mm den küçük ve birçoğu mikroskobik olan Mikro Mantarlar (Micromyceteae) olarak iki ana grupta incelenirler. Ekolojik öneminin yanı sıra insan sağlığı ve beslenme açısından da mantarlar çok önemlidirler. Antibiyotik ve diğer birçok ilaç üretimi, ekmeğin mayalanması, bira ve şarabın üretimi gibi birçok konuda mantarlardan faydalanıldığı gibi besin olarak mantarlardan faydalanılmaktadır.
Mantarlar, “Maya Mantarları”, “Küf Mantarları” ve “Şapkalı Mantarlar” olarak 3 ana grup altında incelenirler. ( Biz WildPeace Survival&Bushcraft Academy olarak branşlarımız arasında Bushcraft (Doğada Hayatı İdame) disiplini altında daha çok gıda ve doğal ilaç kaynağı açısından “Makro Mantarları” (aynı zamanda şapkalı mantarlar) incelemekteyiz. ). Ayrıca bilim mantarları üreme çeşitleri ve yaşam şekillerine göre sınıflandırır.
Mantarlar, kendi besinlerini bitkilerin yaptığı şekilde kendileri üretemedikleri için besinlerini elde etmek için 3 ayrı yaşam biçimine dahil şekilde yaşam sürerler. Bu yaşam şekilleri; “Mikorizal Yaşam” (Mikoriza), “Çürükçül Yaşam” (Saprofit), “Parazit Yaşam” (Asalak) . Buradan da anlaşılacağı üzere, mantarlar simbiyotik yaşam (kendinden farklı bir yaşam formundan fayda sağlama ilişkisine dayalı ortak yaşam) süren canlılardır.
Mikorizal yaşam süren mantar türleri çevrelerinde yaşam süren bitki ve özellikle ağaçların kökleriyle besinsel bir alış veriş içerisinde yaşam sürerler. Bu ilişkiden her iki canlı türü de fayda sağlar. Mantarlar bitkinin köklerinden karbon esaslı besinleri (nişasta, selüloz, şekerler gibi) temin ederken, bitki de mantarın miseli sayesinde topraktan su ve mineralleri (özellikle azotlu maddeler, çinko, bakır ve fosfatlar gibi) daha yüksek oranda alır. Aynı zamanda mantar yapısında bulundurduğu bazı antibiyotikleri bitkinin kökleri vasıtasıyla bitkiye vererek, bitkiyi soğukluk, kuraklık, hastalıklar gibi faktörlere karşı daha dirençli hale getirir. Burada her iki taraf da fayda sağlamış olur. Bu yaşam şekli aynı zamanda mutualizm örneğidir. Yani her iki canlı formu da birbirinden fayda sağlar şekilde bir ortak yaşam sürer.
Çürükçül (saprofit) yaşam süren mantar türleri ölü ve çürümekte olan bitki ve ağaçlara bağımlı yaşarlar. Yani besinlerini ölmüş ve çürümekte olan canlıların gövdelerini sindirerek, onların gövdelerinde bulunan hazır besinleri tüketerek yaşam sürüp, doğanın doğal sindirimine yardımcı olurlar. (Saprofit: Eski Yunanca’da Sapros: Çürük, Phyton: Bitki (Saprophyte) anlamına gelmektedir. Yani çürümüş bitkilerden faydalanmaya dayalı yaşam şeklidir.). Bu yaşam şekli aynı zamanda kommensalizm örneğidir. Yani ortak yaşam süren canlılardan bir taraf fayda sağlarken, diğer taraf ne yarar sağlar ne de zarar görür. (Fakat, genellemede doğa bu durumdan fayda görür.).
Parazit (asalak) mantar türleri ise canlı bitkilere bağlı yaşayıp, ortaklığında yaşadığı bitkiye hiçbir fayda sağlamaksızın bitkinin yapısında bulunan tüm besin değeri taşıyan içeriği sonuna kadar kullanarak yaşam sürerler. Bu durumda asalak mantar bitkinin tüm yaşamsal içeriğini emdiği için tek taraflı ortak yaşama girdiği bitki sonuç olarak ölmektedir. Bu yaşam şekli aynı zamanda parazitizm örneğidir. Yani ortak yaşam süren canlılardan bir taraf fayda sağlarken, diğeri bu durumdan zarar görür.
Tüm bu anlatımlar doğrultusunda, mantarlar alemi hakkında genel bir bilgilendirme yapmış olduk. Son olarak, mantarların ekosistemdeki birçok faydalarının en önemlilerinden birkaç tanesini paylaşmış olalım;
- Parazit mantar türleri düşünüldüğünün aksine, rastgele her bitkiye saldırmazlar. Parazit mantarlar, zayıf, hastalıklı, süreç içerisinde ekosistemdeki görevini layıkıyla yerine getirmiş ve son görev olarak ekosistemin sindirimindeki yerini almak üzere olan bitkileri öldürüp, sindirerek yeni, sağlıklı, güçlü nesillere yer hazırlarlar.
- Çürükçül mantar türleri, dünya üzerindeki toprak oluşumunun % 95‘lik bölümünü sağlarlar. Arta kalan % 5’lik bölüm ise bakteriler, virüsler, omurgasız hayvanlar vb. tarafından çözümlenmektedir. Çürükçül mantar türlerinin olmadığı bir ekosistem düşündüğümüzde, orman zemininde sürekli yığılıp kalan, sürekli artarak büyüyen bir çürümüş ağaç/bitki kalıntıları sathının altında kalıp güneşin ve suyun ulaşamadığı bir toprak beraberinde bitki türlerinin ölümü, bu doğrultuda da tüm canlılığının ortadan kalkması gibi bir durum sonuç kaçınılmaz son olarak yerini alır. Çürükçül mantar türleri sürekli olarak ekosistemin ölü bitki/ağaç kalıntılarını sindirerek ekosistemin toprak ve flora sağlığını (dolayısı ile fauna sağlığını da) kontrol atlında tutmakta, sağlık kontrol mekanizmasını oluşturmaktadır.
- Mantarlar, birçok böcek türü için kuluçka muhafazası olarak görev yapmakta, böceklerin mantarların içlerine bıraktıkları yumurtalar gerekli nem/sıcaklık sabitinde tutularak çatlayıp larva sürecine geçmeleri mantarlar tarafından sağlanmaktadır. Aynı zamanda mantarın bünyesinde çatlayan böcek yumurtalarından çıkan larvalar mantarı yiyerek gelişimlerini sürdürmektedirler.
- Mantarlar, sadece böcek türleri için değil, birçok farklı hayvan türü için besin kaynağıdır. Tavşan, sincap, ayı, karaca, birçok kuş cinsi, yaban domuzu, kirpi, geyik gibi daha birçok hayvan türü mantarları besin olarak tüketirler.
- Ekosistem içerisinde en önemli rolleri üstlenen yapılardan birisi olan ve dünyanın akciğerleri olan ağaçların topraktan vitaminleri, mineralleri, azotu, suyu çok daha hızlı ve rahat şekilde emmelerini mikorizal mantarlar sağlayıp, antibiyotik kaynakları olarak ağaçları olumsuz çevre şartları karşısında daha dirençli hale getirirler. Mikorizal mantarların olmadığı bir flora yapısında tüm ağaçların sağlığı sürekli olarak tehlike altında demektir.
Mantarlar biz insanlar için de hem doğanın sunduğu çok özel birer lezzet öğesi, hem de genel olarak muhteşem besin kaynaklarıdırlar.
Barış ARISOY